Şehitler Gümülcine’de anıldı

    Previous Next

    Şehitler Gümülcine’de anıldı

     

    19.03.2024

    Şehitleri Anma Günü ve İstiklal Marşı'nın kabulü dolayısıyla, 19 Mart 2024 Salı günü, Türkiye Cumhuriyeti Gümülcine Başkonsolosluğunda tören düzenlendi.

    Törene Başkonsolos Aykut Ünal ve çalışanları, Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu Başkanı ve Gümülcine Müftüsü İbrahim Şerif, İskeçe Müftüsü Mustafa Trampa, Gümülcine Türk Gençler Birliği Başkanı Sedat Hasan, İskeçe Türk Birliği Başkanı Ozan Ahmetoğlu, BAKEŞ Başkanı Dr. Hüseyin Bostancı, DEB Partisi G. Başkanı Çiğdem Asafoğlu, Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği Başkanı Hüseyin Baltacı’nın yanı sıra çok sayıda soydaş katıldı.

    Tören şehitler için bir dakikalık saygı duruşu ve İstiklâl Marşı’nın okunmasıyla başladı.

     

    Çanakkale Deniz savaşında şehit düşenleri rahmetle, minnetle andıklarını ve Çanakkale savaşlarının bir savaştan, bir zaferden öte, iman ve bir inanç meselesi olduğunu belirten Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu Başkanı ve Gümülcine Müftüsü İbrahim Şerif, Çanakkale’de yaşanan bir kaç hadiseyi ve Mehmet Akif Ersoy’u şu şekilde anlattı:

    Çanakkale bir iman meselesidir, dedim. Çanakkale’de çok genç yaşta Hasan isminde delikanlı göreve koşar. Hasan’ın sa.ları kınalıdır. Cepheye vardığı zaman komutanı sorar, “Hasan saçların neden kınalı?” Hasan, “bilmiyorum, annem kınaladı”, der. Komutan Hasan’a, “Sor bakalım annene neden kınalıdı?” Annesi komutana yazdırdığı mektupta, “Komutanım biz, üç şeyi üç yerde kınalarız. Biri kurban edeceğimiz koçu, ikincisi gelin edeceğimiz kızı, üçüncüsü de askere gönderdiğimiz gençleri kınalarız. O vatan için şehit olacaktır, kurban olacaktır. Onu için en gürbüz .ocuğumu cepheye gönderdim, kınaladım” der. Bu mektuba cevap yazılmadan Hasan şehit olur, annesine şehadet haberi gönderilir.

    Yine Çanakkale’de Seyyid Onbaşı, topun mekanizması bozulunca o 275 kiloluk mermiyi alıp topun ağzına yerleştirmiştir. Cumhuriyet’in 10. Yılında Ankara’daki anma törenlerinde Seyyid Onbaşı’dan olayın tekrar etmesini ister. Seyyid Onbaşı mermiyi birkaç kez kucaklar, ama yerinden kaldıramaz. Atatürk ve etrafındakiler hayretler içerisinde bakarlar. Seyyid Onbaşı şöyle der: “Komutanım, o günkü Allah rızası içindi. Bugünkü gösteriş için. Bu iş gösteriş için olmuyor, iman için oldu.”

    Mehmet Akif’i de anmadan geçemeyeceğiz. Çanakkale Savaşı’nı destanlaştıran, nesillerden nesillere aktarılacak olan şiirleriyle, sözleriyle ifade etmiştir. Mehmet Akif Çanakkale şehitleri için,

    “Bedrin arslanları ancak bu kadar kahramandı” gibi sözler söyleyerek onları Bedir’deki Peygamberimizin ordusuna benzetmiştir. Peygamberimizin ordusu 300 kişi, karşıdaki ordu ise 1.000 kişiydi. Peygamberimizi (S.A.V.) yine rahmetle ve selamla analım. Bedir’de 300 kişilik ordusuyla 1.000 kişilik orduyu perişan etmişti. Peygamberimizden aldıkları inançla, Çanakkale’de de bir savaştan öte, bir iman meselesi, o insanlar şehit olmuş ve 1915 Deniz Savaşı’na Galatasaray, Fenerbahçe v.d. takımlar katılmış? Kayseri Lisesi, Pertevniyal Lisesi v.d. liseler mezun verememişlerdi. 15-17 yaşlarındaki delikanlılar cepheye koşmuş, şehit düşmüş ve geri dönmemeişlerdir.

    Batı Trakya’dan şehitler yokmuydu? Evet vardı. Araştırmacı İbrahim Baltalı’nın ifadesine göre sadece bizim bölgemizden 220 şehidin ismi Çanakkale’de kayıtlı. Ancak, 8.000 kişi bu bölgeden cepheye gitmiş ve şehit olmuşlardır.

    Evet, Çanakkale bir iman meselesi, bir inanç meselesi. İnsanların ölüme seve seve gitmelerinden, çünkü Kur’an-ı Kerim’de Bakara suresi 152. Ayette, “Siz, bu şehitleri ölüler sanmayın, onlar dirilerdir, ama siz göremezsiniz”, ifadesiyle onlara verilen en büyük mertebe olduğu, peygamberlikten sonra en yüce bir makam olduğu ifade edişlmiş. Ve, o devirde yaşayan iman sahipleri cepheye seve seve koşmuşlar, şehit olmuşlardır. Peygamberimiz de onlar için, “Her şehit 70 yakınına şahadet edecek, şefaat edecek” diye buyurmuştur.

    Çanakkale Deniz Savaşı’nın 109. Yılında tüm şehitleri rahmetle, minnetle anıyorum. Allah hepsinin makamını cennet eylesin, hepsine şefaat etme nasip etsin, diyorum.

     

    Türkiye Cumhuriyeti Gümülcine Başkonsolosu Aykut Ünal günün anlamını belirten konuşmasına İstiklâl Marşı’nı kaleme alan Mehmet Akif Ersoy’u anarak başladı. “Çanakkale Destanı eğer bugün bu kadar üzerine konuşuluyorsa, bunda bir nebze de Vatan Şairinin muhteşem şiirinin etkisi vardır.” Görüşlerine yer veren Başkonsolos Ünal,ın konuşmasının tamamını aşağıda ouyabilirsiniz:

    Değerli konuklar

    Vatan Şairi Mehmet Akif Ersoy’un milleti şiirleriyle uyanmaya davet ettiğini, Çanakkale’yi, şehitlerimizi anmak sadece bir güne sığmaz elbette. Şiirleriyle milletimizi uyanmaya davet eden Mehmet Akif, Çanakkale Destanı’yla bir savaşın tüm tesiriyle nasıl anlatılabileceğini gösterdi. Çanakkale Destanı eğer bugün bu kadar üzerine konuşuluyorsa, bunda bir nebze de Vatan Şairinin muhteşem şiirinin etkisi vardır.

    Milletin mücadele ruhunda güç alarak sanatını ortaya koyan Mehmet Akif, milletin bir bayrak altında toplanmasını arzu eder. Bu hedefe ulaşmak için mısralarını bu birliğin sağlanması için dile getirir.

    Harp devam ederken yazdığı İstiklal Marşı’nda da bu isteği kuvvetli bir şekilde görürüz.

    İstiklal Marşı için yarışmayı açan ve şiirleri değerlendiren dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver anlatıyor:

    “Müsabaka için gelen yüzlerce şiirden hiçbiri Akif’ in yazdığı ile mukayese edilemezdi. Bütün elemelerden geçmiş ve sona kalmış şiirleri meclis kürsüsünden okuyordum. Sıra Akif’in eserine gelir ve ben şiiri okumaya başlamamdan kısa bir süre sonra bütün Meclis kendiliğinden ayağa kalktı ve şiir biter bitmez bir alkış tufanı koptu, mebuslar şiiri bana tekrar ve tekrar okuttular.

    Netice artık anlaşılmıştı.

    Milletimizin Milli Marşı belli olmuştu.”

    Şiirleri ile kalkmamıza yardımcı olan şairin konuşmaları da nokta atışı niteliğindedir. Mehmet Akif’ten dinliyoruz:

    “Aramıza sokulan fitneleri, fesatları, fırkacılıkları, kavmiyetçilikleri, daha bin türlü ayrılık, gayrılık sebeplerini ebediyen çiğneyerek el ele, baş başa vereceğiz... Milletler ancak aralarındaki rabıtalar çözülerek, herkes kendi başının derdine, kendi havasına, kendi menfaatini temin etmek sevdasına düştüğü zaman yıkılır.

    “Peki, batı ne halde? Gemileri denizleri aşıyor, şimendiferleri dünyayı geziyor, uçakları havalarda dolaşıyor. İlim adamları hayatlarını araştırmaya adamış, halk ise hiç durmadan çalışıyor ve okuyor.

    Fakat güçleri arttıkça hırsları da çoğalıyor. Asya’yı, Afrika’yı bitirdiler. Şimdi sıra bize geldi. Sevr Antlaşması’nı okudunuzsa anlamışsınızdır ki bunların bizden istedikleri artık toprak moprak değil. Bu defa canımızı, varlığımızı istiyorlar.”

    Değerli konuklar,

    Harpte zafere giden yol zordur. Kaybı çoktur. Zafer şehitlerin, gazilerin fedakarlıklarıyla, onların omuzlarında gelir.

    Varoluş ve kurtuluş mücadelemizdeki noksanlıkları ve fedakarlıkları biliyorsunuz. Konuşmamın bu bölümü Çanakkale Zaferi odaklı olacak.

    18 Mart, büyük bir zaferi, bir ruhu bir duruşu temsil eder. Geçilmesi kolay sanılan hedefin geçilemeyeceğini gösterir. Bugün Çanakkale Boğazı’ndan geçen gemilerimiz, bu büyük zaferin ve zaferi bize armağan edenlerin şerefine, jurnallerine “Çanakkale Boğazı geçildi” kaydını düşmezler. “Çanakkale çıkıldı” ve “Şehitler Abidesi selamlandı” şeklinde saygı ve minnetlerini ifade ederler.

    Deniz Zaferi ve kara savaşları bize bir lideri de kazandırdı.

    Ne mutlu bize ki Yarbay Mustafa Kemal uğraştı, azmetti, Çanakkale Savaşı’nda birlik komutanı oldu ve tarih sahnesine çıktı. Burada taktik ve stratejik dehasını sergiledi, akışı değiştirdi. Cephe gerisinde de durmadı, kurmaylarını, askerlerini devleştirdi. Gelibolu Yarımadası’nda kurşun işlemez dev bir heykel gibi dikilişi, İtilaf Devletlerinin heveslerini kursaklarında bıraktığı gibi, İstanbul’un da Cihan Harbi esnasında rahat bir nefes almasını sağladı.

    Yani, Mustafa Kemal Atatürksüz bir Çanakkale Savaşı’ndan bahsedilemez.

    İngiliz ordusu kayıtlarından bir değerlendirmeyi paylaşacağım.

    “Mustafa Kemal'in kuzey bölgesi komutanlığını üzerine alalı aradan ancak birkaç saat geçtiği halde 9 Ağustos sabahı yaptığı şiddetli saldırıdır ki 9. Ordu’nun hayli geciken ilerlemesini durdurdu ve onu yenilgiye uğrattı. 24 saat sonra kendi yaptığı keşfin arından Conkbayırı’nda yaptığı parlak karşı saldırıdır ki Türkleri Sarıbayır sırtlarında büyün anlamıyla egemen bir duruma getirdi. Bir tek tümen kumandanının, Mustafa Kemal’in, ayrı ayrı üç fırsatta yaptığı saldırıların yalnız bir savaşın akışına değil, belki bütün savaşa, belki de bir milletin kaderini böyle derinden etkilediği tarihte çok az denk gelinir olaylardandır.”

    Bu değerlendirme bir övgü niteliğindedir. Bir lidere kendi ülkesinde övgüler tabii ki yağdırılabilir. Ancak bu övgünün bir özelliği, o dönem için, düşmandan gelmiş olmasıdır.

    Övgü, özellikle ordularını ağır yenilgiye uğrattığı düşmanlardan geliyorsa, bunun objektif ve gerçekçi olduğundan hiç kuşku duyulmamalı.

    Değerli konuklar,

    Cephelerdeki kahramanlarımızdan başlayarak, en hain, en korkak, en insanlık dışı saldırılarda bulunan terör örgütlerinin de saldırılarında şehit olan tüm güvenlik görevlilerimizi, Dışişleri Bakanlığımız görevlileri dahil devlet memurlarımızı, vatandaşlarımızı saygıyla anıyoruz.

    Bugün aziz şehitlerimize karşı en büyük görevimiz; uğrunda şehit oldukları değerler etrafında yüreklerimizi kenetlemek, birliğimizi ve beraberliğimizi pekiştirmektir.

    Aziz hatıralarına göstereceğimiz en büyük saygı hakkın, hukukun, adaletin, kardeşliğin, birlik ve beraberliğin yanında yer almaktır.  Fitne, fesat ve nifak tohumu ekmek isteyenlere Allah hiçbir zaman fırsat vermesin.

    Konuşmalardan sonra şehitler için duayı ise İskeçe Müftüsü Mustafa Trampa yaptı.

    Etkinlik, Gümülcine Türk Gençler Birliği ekibinin söylediği türkülerle sona erdi.

    ©2017 Burasi Batı Trakya. Tüm Hakları Saklıdır.

    Please publish modules in offcanvas position.