Rodoplar’ın en önemli şairi Habibe Ahmetova’yı kaybettik

    Rodoplar’ın en önemli şairi Habibe Ahmetova’yı kaybettik

     

     

    Yüreği her zaman Türkçe ile çarpan, Bulgaristan Türklerinden şair Habibe Ahmetova hayatını kaybetti. Ahmetova’nın hayatını kaybetmesi Bulgaristan Türkleri arasında büyük üzüntü yarattı. Bir çok toplantıda birlikte olduğumuz Habibe Ahmetova’ya Allah rahmet ve kederli ailesine de başsağlığı diliyoruz.

    Kırcaali Haber gazetesinin, Habibe Ahmetova ile  "Türkçem" dergisi için yaptığı röportajı, onun anısına tekrar yayınlıyoruz:

      - Okurlarımıza ayrıntılı bir şekilde Habibe Ahmetova'nın kim olduğunu anlatır mısınız?

    - 20.12.1953 yılı kışların en hırçın olduğu ellili yıllarında Doğu Rodopların başkenti diye adlandırdığımız Kırcaali'nin 9 km mesafesinde olan en yakın Köseler (Kösevo) köyünde 6 çocuklu bir ailenin ikincisi olarak doğmuşum. 5 tane erkek kardeşim şu anda hepsi Türkiyede 1989 göçünden sonra İstanbula yerleştiler ve ana-babam da biri 2003y.diğeri de 2007 y. orada vefat ettiler. Ben ilk okulu doğduğum köyde, orta okulu İsmaillerde (Boyno) yakın bir köy, liseyi de Gabrovo şehrinde tamamladım. 1974 yılında aile ocağı kurduğum Çataklar (Kobilânede) yaşıyorum. Biri kız, diğeri oğlan olan iki tane çocuğumdan 2 defa anneanne ve 2 defa da babaanne olarak 24,16,13 yaşında kız, 7 yaşında da oğlan torunlarım var...9 aydan beri de büyük*büyükanne olma mutluluğunu yaşıyorum.(Kız torunum bana Asel isminde bir torun daha eklemiş oldu bu kocaman mutluluğa) 42 yıllık hayat -iş deneyimimde hep Kıcaali belediyesine bağlı muhtarlıklarda, köy kütüphanalerinde, vergi dairelerinde kent belediye otogarında görev aldım ve Kırcaali belediyesine bağlı Nüfus dairesi bölümüne ait olan "Ritüel evi" etkinlikler organizatörü olarak 7 yıl oldu emekliliğe ayrıldım...

    - Çocukluğunuz nasıl geçti? Habibe, nasıl bir çocuktu?

    - O yılları anımsarken, en çok özlediğiniz nelerdir? Benim çocukluğum bir başkaydı...Tekrarsız ve eşsizdi benim çocukluğum. Anlamlıydı bir o kadar da diye düşünüyorum bu yarım asır öncesini. Akrabalarımın, komşularımızın toplanıp beraber olduğumuz o günler, o yıllar ancak ben gittikten sonra unutulabilir. Hele Bayramlarda bir başka oluyordu. Çok sevdiğim insanların gamsız-kedersiz geceler boyu süren doyumsuz sohbetleri, yürekli kahkahaları beni etkiliyordu. Hiç unutulurmu babamın o espri dolu sözleri. Aktı gitti o yıllar ve sevdiğim insanların artık hiç biri kalmadı dersem doğrudur. Bir Saadet yengemiz vardı bizim (amcamın eşi) -çocukları yoktu ve bizi anamız kadar seviyordu. Bizim koruyucumuzdu. Gönüllümüzdü. Tatlı sözlerden pek hoşlanırdı. Ara*sıra, soğuk kış gecelerinde o yün eğirirken veya çorap örerken ben ona "İrazcanın dirliği" veya "İnce Memed'i" okurdum. Bir keresinde (70-li yıllarda elime gizliden "Fosforlu Cevriye" geçmişti, türkçe kitap Türkiyeden illegal olarak getiriliyordu ) ona onu okuduğumda ağlamıştı... Geçmişi anımsadıkça, bugünü yaşamak isterken, yarını biraz daha çok düşünüyorum. Kendi kendime -keşke herkesin bir Saadet yengesi olsaydı- diyorum. Değerlendiriyorum. İçimi bir keder kaplıyor, bir gam ki sormayın. İnanılmaz bir hazla gerilere dönüyorum. Çocukluğum, gençliğim, yeşil çayırlar, sıra sıra dizilmiş bayram türküleri söyleyen, başlarında allı-pullu rengârenk eşarplı köylü kızları, karşısında delikanlıların sağdan birinci, soldan sonuncu diye beğendiğini söyleyince yanakları allanan, davullu zurnalı ateş etrafında dönen kalabalık, uçuşan ateş böcekleri... cırcır böcekleri sesi altında geçti o yaşamımız... Ahşap avlu kapıları önünde sigaralarını tüttüren aksakallı ihtiyar dedeler... Ve sarı başaklı ekin tarlaları içinde boy gösteren kırmızı gelincik çiçekleri...

    - Şiire, edebiyata hangi yıllarda sarıldınız?

    - Bu sevgiye nasıl sarıldınız? Babamın, ben küçük yaştayken hep kendi kendine birşeyler söylediğini farkederdim, güzel ve kulağa öyle hoş geliyordu ki... Dün gibi hatırlıyorum ilk şiirimi 1967 yılında 7 sınıftayken, babama ayak uydururcasına Bulgarcadan Edebiyat hocası Katya Ognyanova'ya sevgimi, saygımı göstermek için Bulgarca iki dörtlük şiir yazdığımı hatırlıyorum. Edebiyatı bana o sevdirmişti, benim şiir söyleyişimi çok seviyordu ve hep beni teşvik ediyordu... Şiirimin adı da "Öğretmenime ", yani "Na moyata uçitelka". Şu anda Plovdiv'te yaşayan sevgili öğretmenimle halâ irtibatım devam ediyor. Dostluk ilişkileri öğretmen ve öğrenci ikimizin de de çocuklarımıza bile yansımış durumda. 1968'den sonra "Halk Gençliği", "Yeni Işık" gazetelerin ve dergilerin düzenlediği çeşitli şiir yarışmalarına katılmaya başladım ve çoğu defa da birinciliği kazanıyordum. 1978 yılında Varna'da Bereket ve Gençlik Şenliğine katıldığımda, "Jenata dnes"(Günümüzde Kadın) dergisine bir yıl abonelik ödülü sahibi oldum. O sıralarda Rus klasiklerini okumayı seviyordum.. Varna'da Rus grubunda yer alan Lüdmila ile tanıştım. Onunla edebiyat ve şiir üzere geliştirdiğim sohbetlerle dostluklarımız pekişti, Rus edebiyatına ilgim sanki daha da arttı...

    - Rodoplara olan düşkünlüğünüzü biliyorum. Rodoplar sevgisi desek, bize neler söylemek isterdiniz?

    - Rodoplar...Ahhh Rodoplar. Onda açmışım ki gözlerimi...Güneşin doğuşunu ve batışını hep oradan seyrederim. Evet ben bir dağda,bir dağ köyünde,bir dağ evinde doğdum,yetiştim ve de yaşıyorum. Bazan oturuyorum ve kendi kendime düşünüyorum. Düşünmemek elde mi! Bakıyorum köşe-bucak yemyeşil -Yeşilistan. Bizim dağ baştanbaşa kuş sesleriyle yüklü- gerçi ülkeler vardır 4 mevsim bir arada yaşanır, ama bizim Rodoplarda her mevsim kendine has bir güzelliğiyle yaşanır.Yazı, kışı, sonbaharı... ama gelin de siz Rodopların bir de baharını görün. Böyle anlarda Orhan Velinin o meşhur dizeleri gelir aklıma: "İmkânsız şey şiir yazmak, aşıksan eğer ve yazmamak aylardan nisansa." İşte budur benim dünyam, onu nasıl sevmem. Atalarımın Dünyası-onu değişmem ve değiştiremem...Çenem avuçlarım arasında ve gözlerimin önünde de yaşamım. O kadar.

    - Şiiri nasıl tanımlardınız?

    - Dünyada herşey sevmekle başlarmış, yaptığı işi sevmekle, insanları her koşulda sevebilmekle ve kocaman bir yüreğe sahip olmakla. İnsan her zaman ben buyum diyebilmeli. Şiir... Şiir başlı başına kocaman bir Aşktır ve zaten o kocaman Aşkı da küçücük bir şiire sığdırmak da bir nevi marifettir. Şiir bir gökyüzüdür. Yazarların, şairlerin, ressamların, sanatçıların eserleri de yüreklerinin sessiz çığlıklarının bir abidesidir.Türk ulusu zaten şiirsiz, şarkısız, türküsüz, sevdasız yaşayamaz. O yürür, ağlar, güler, sever, ama yürür ıslansada yolları ağlamaktan...yürür, yazar, okur, sever ve vazgeçmez sevdasından... Türklük zaten türküdür, geçmiş ve geleceğiyle, o kocaman bir tarihtir yazarı ve şairiyle....Şairse şiiriyle var olandır, o kendisi degildir --- o sendir, bendir, bizdir, hepimizdir, o bir Aşktır. O Yalnızdır, hüzünlüdür ve sevendir....herşeyi ve herkesi, o sınırsız ve bitmeyen bir Sevdadır, bir Sevgidir. Sevgi ise herşeydir- tanımadıgın bir kimseye bile gülümsemedir, yollarda tek başına yürümedir, bazan hızla kapıyı çarpıp gitmektir...veya ardına kadar açıp da beklemektir Aşksa başlı başına zaten şiirdir, Beklentisiz, uçsuz-bucaksız, bitmez-tükenmez bir Sevgi demek...Şiir aşk gibidir, aşkın gelişini tanımayan, hissetmiyen yoktur zaten, dağdan inen bir çığ gibidir vakit geçtikce büyürde büyür, asla konuşmaz, anlaşılır, hissedilir o sürükleyici fısıltısıyla insanı alıp götürür ...bir lâv gibi.... Topluma sevgi ve saygımdan başka ben şiire,Türk edebiyatına vurgunum, hayranım, sevdalıyım.1939 Şumnu Medresetünnüvap mezunu olan ve 23 yıl önce aramızdan ayrılan ve doğu Rodopların aydınlarını yetiştiren, 20 yıl (şimdi müze olan)Kırcaali medresesinde öğretmenlik yapan rahmetli kayın pederim Şefket efendinin sözlerini anımsayarak Rumeli yollarında yürüyorum. "Bana güneşim, yollarım, esen rüzgârım, kır çiçeklerim, gurubum, gökyüzüm, yağmurum ilham veriyor. Ayrıca insanlar arasında görülen barış, hoşgörü, insanlık, kardeşlik, adalet, doğruluk, güzellik gibi değerler bana ilham kaynağı oluyor. Herkes tarafindan bilinen birşey vardır ki-o da şu=mutlu olsun ,mutsuz olsun,hür olsun,yoksul olsun Rodoplar ozanların esin kaynağı olmustur hep dün, bugün ve yarın da öyle olacağına eminim....

    - Balkanlardaki Türk edebiyatı hakkında görüşlerinizi paylaşır mıydınız?

    - 1990'dan bu yana demokratikleşme yolunda adımlar atmakta olan Bulgaristan'da edebiyatımız, estetik değeri yüksek yeni yeni eserlerle zenginleşmektedir. Hatta, bu son çeyrek asır bizim edebiyatımız açısından bir altın dönem olarak adlandıralabilir. Bu dönemde bir çok şair ve yazarımız yeni yeni eserler yarattılar. Belki de binden fazla kitap basıldı. Aynı zamanda bir çok ünlü yazar ve şairimiz rahmetli oldu. Günümüzde, halâ Bulgaristan'da yaşayan ve yaratan edebiyatçılarımızı birer birer anmak olanaksız. Aynı zamanda bizden daha genç kuşakların temsilcileri de çoktan ilk meyvelerini vermeye başladı diyebiliriz de. Burası nice yiğitler doğurdu . Burası bizlerce sevilen vatan. Burası evlad'ı fatihan yurdu. Burası bizim Bulgaristan.. Ben Uluslararası etkinliklere katılımlarda Türk dünyasına ait bir Türk devleti olmayan Bulgaristan'dan bir soydaş olarak davet edilmem, ülkemin aydınları adına hep büyük bir onur duymuşumdur. Çok değerli Hocalarla ve kıymetli Üstatlarla tanışmak, görüşmek, sohbetlerde bulunmak, hatta çay yudumlamak, şiirler söylemek hep beraber, türkülerimizi seslendirmek hep bir ağızdan bir dilde, tek yürekle inanılmaz bir yaşantı olmuştur ve öyle de kalacak belleklerde. İnanırmısınız bilmem kendimi çöl ortasında bir kum tanesi gibi hissederken yanıldığımı anlıyordum böyle durumlarda. Mutluluktan uçar gibi hisediyordum kendimi.Dolayısıyle o zaman ben koskocaman bir deniz*deryanın içinde bir damla su oluveriyoırdumm ***özgür, huzurlu, inançlı... Türk olmanın gururunu yaşadım defalarca beraber.... Bosna-Hersek, Halep, Kerkük, Almanya, Makedonya, Bulgaristan, Azerbaycan, Romanya , Belçika, Arnavutluk, Kosova ve saire,ve saire...Birbirimizi daha çok sevdik, kenetli ve kanatlı......Esen yel türkülerimizi götürüyordu dağlara,uzaklara ve yankılarıyla beraber yeniden bize geri getirerek eşlik ediyordu---GÜLÜMSEYEREK. Bahtiyarlık bu olsa gerek.

    - Balkanlarda Türk edebiyatçıları arasındaki ilişkileri nasıl buluyorsunuz?

    - Ben şiirin artık tamamen canlandığına inananlardanım. Şiire, şaire, yazara ve yazılana değer veren herkese şükran edilmeli kucak açtığı için, bağrına bastığı için. İnanın bu çok önemli. Hele Balkanlarda. İnsanlık değerlerinin geleceğe taşınması için muhafaza edilip, genç nesillere aşılanması gerektiğini düşünmüşsümdür hep. Bizzat ben bir Türk olarak, çocukluğumuzdan bildiğimiz dünyaca ünlü Türk şair ve yazarları da gençlere tanıtmak bizim borcumuz olduğunun da bilincindeyim. Sabahattin Ali, Nazım Hikmet, Reşat Nuri Güntekin, Cahit Sıtkı Tarancı, Orhan Veli, Orhan Kemal ve daha nice nice ünlü isimler nasıl beynimize çakılmışsa, gençler de onları bilmeli ve tanımalı. Çünkü bu aydınlar olmasaydı, biz Türkçeyi sevemezdik, Türk şiiri gelişemezdi. Edebiyat okumadan Anadilini doğru dürüst öğrenmek imkânsız. Dolayısıyla gelenek ve göreneklerimizi yaşatamayız, kültürümüzü geliştiremeyiz. Böylece bir millet olarak hiçbir yere varamayız. Sevgiye ve Aşka, Dostluğa ve İnsanlığa inananlardır Edebiyatçılar, Edebiyata değer verenler, gönül verenler... beklentisiz ve içindeki dolup*taşan duygularla birbirlerine el uzatarak, paylaşmayı becererek, inanarak, güvenerek.Yepyeni sabahlarla, ruhumuza güç veren inançla hemde.

    - Son çalışmalarınız hakkında bilgi verir miydiniz?

    - Benim ilk veya son çalışmam diye bir şey olduğunu hiç sanmıyorum. Ben ne bir öğretmenim, ne bilimden anlayan, ne de bir eğitimci, ama edebiyatı içinde hisseden, yaşatan ve yaşayan bir insan olarak çocukların geleceğini düşünüyorum ve şiire esinleniyorum. Onlar şiir okuyup, şarkı söylediklerinde, böyle güzellikler ifade ettiklerinde, bana hayata güzel tarafından bakmama yardımcı oluyorlar. Anılar, güzel duygular yaşamaya değer. Bütün çocukların ve hepimizin hayatı güzel olsun istiyorum. Hayat, duyguları paylaştıkça güzel olacağına inananlardanım bir sözle. Hani ne demişler "taş yerinde ağırdır" diye. Biz Balkanlarda hep beraber var olmalıyız,yardımlaşarak, destekleyerek birbirimizle güzel değerleri ortaklaşa. Balkanlarda yaşamak güzel olduğu kadar da zor(bu benim düşüncem)Örneğin gezip dolaşmak, dünya görmek, yeni yeni ufuklar keşfetmek inanılmaz bir zevk ve haz dolu. Harika bir duygu uçağa veya vapura binmek, dünyayı bambaşka gözlerle seyretmek...Ben Edebiyatın sayesinde,onun aşkıyla bu tür hayranlık içeren güzellikleri tattım nadiren de olsa , ama inanın her gün gezen, gören kişiden daha avantajlı saydım kendimi-ben o insandan çok daha mutluyum. Çünkü o yeniden gideceğini bildiği için hiç duygulara sarkmıyor, kendinden emin gene görecek, gezecek ya... Lâkin benimkiler Yarınlara taşınacak, çünkü ben bu başıma gelen tekrarsız ve ihtişam yüklü yaşantıları tarihe aktaracağım, unutulması imkânsız bir şey olarak değerlendirilecek...Öyle ki ben kendimi bildim bileli sadece yazıyorum, duyduğumu, bildiğimi, hissettiğimi, yaşadığımı hem de içimden dilime dütüğü gibi. İlk ve son diye bir şey var sanmıyorum. Düşündümlerimle varım - dün, bugün ve yarın da...Son değil, sonsuza kadar. Bir sözle tüm fırsatları ender rastlantıların bir lütfu olarak kabul ediyorum ve bu bir kader diyorum. Ben Kadere inanalardan sayılırım. Anlayacağınız yazmak koskocaman bir dünyadan ibaret. İnce iş, ustalık ister, incelik ister, sıra ister, ister de ister... Bende herşey isteyerek olmuyor. Öylece geliyor ve hiç gitmeyecek gibi bende kalıveriyor. Bu benim dünyam. Ben buyum işte. Düşüncem de bu; Okuyun, yàzın ve sevin -öyle yaşayın, zira İnsan yaşadıkça,okudukça her gün yeni şeyler öğrendikçe daha çok seviyor hayatı,yaşamı, insanları. Biri bulgarca olan...3 tane şiir kitabım yayımlandı---2001,2003,2005 yıllarında.....

    - Bizim sormadığımız, sizin üzerinde durmak istediğiniz bir konu daha var mı?

    Hayır, yok değerli "Türkçem", sadece şunu demek geliyor içimden; Ozanlarıyla beraber bize devredilen geçmişimizin yankısı olan mısralara kulak vererek, bugünü değerlendirip yaşamasını bilerek, geleceğimize inananarak, elele gülerek yürüyelim, başımızı dik tutup doduğumuz yuvalara tutunarak, geri taviz vermeden, atalarımızın yaşadığı gibi yaşayalım bizim dağlarda.... Tuna boyunda, Vardar'da, Rodoplar'da, Balkanlar'da... Anılarımızla, Umutlarımızla, İnançlarımızla!!!

    - Türkçem adına size başarılarınızın devamını diler, Türkçe'ye olan katkınızın bundan böyle de devam etmesini dileriz. Teşekkürler ve iyi ki varsın "TÜRKÇEM" daima da ol... ve yaşa sen, bizimle ol Balkanlarda.

    YAĞMURU BEKLERKEN

    Rüzgar gibiyim, yürüyorum.
    Rüzgara karsı.
    Rüzgarla beraber.
    Ates gibiyim.
    Yürüyorum güneşe doğru.
    Baharla beraber.
    Unutmak kolaydır- deseler de beceremiyorum unutmayı...

    İNCİNİYORUM...

    Ateşi rüzgâra katarak alevler saçarak
    Baharı yüklendim bulutların altında gülüyorum
    - dolu-dizgin YAĞMUR gelecek, BİLİYORUM.
    Baharla Gelişin Hazin bir şarkı kuşların dilinde çıplak dallarda ısırıcı bir rüzgar
    Sen gittin, ardından yağdı, ama nasıl yağdı - bilsen kar...
    Tatlı bir cıvıldayış kuşların dilinde yeşeren dallarda ılık bir rüzgar
    Sen geldin, ardından geldi ama bilsen -ne güzel bir Bahar!
    Hatıraların dilsizliği Toprak. Ay. Güneş.
    Uçsuz bucaksız bir sema.
    Hepsi benim
    Sadece benim...
    Oturmuş kendimle konuşuyorum.
    Kollarım kenetli ve donuk.
    Gözlerim korkulu ve büyük.
    Görme gücünü yitirmiş.
    Kalbim parçalanacak çarpışından-
    Yandı yanacağım.
    Kupkuru yağıyor yıldızlar İçim ağlıyor biçare sessiz...sessiz..
    Rüzgâr inliyor koparmış ipleri.
    Kâinat bir tesadüf mü?
    Ben niye bocalıyorum kimsesiz?
    İnanç -İnsanlar sonsuza kadar yaşamak istemediklerinden dolayı ölürlermiş...
    Yalan!
    Bence inanç yoksulluğundan hayatlarını yaşamaya değer kılmamalarından...
    İnanmak! İnsan mahvolmanın eşiğinden bile dönebilir inanınca!
    Sabaha, Güneşe, Aşka...
    Sevgi hayalimin sardığı
    Denizleri seviyorum Martıları da...
    Gemilerin vardığı Limanları seviyorum
    Dalgaları da...
    Ayrılık dolu ,kavuşmak dolu İstasyonları seviyorum
    Peronları da...
    Dizi dizi vagonlarla
    Trenleri seviyorum
    Rayları da...
    Gecesiyle ve gündüzüyle
    Gökyüzünü seviyorum
    Güneşi de...
    Bir uçtan bir uca Rodopları seviyorum
    Barışı da...

    ©2017 Burasi Batı Trakya. Tüm Hakları Saklıdır.

    Please publish modules in offcanvas position.