Mübadele dışında kalan Yunanistan'daki Türk azınlık zor bir yaşam sürüyor

    Mübadele dışında kalan Yunanistan'daki Türk azınlık zor bir yaşam sürüyor

     

    Türkiye ile Yunanistan arasında 30 Ocak 1923'te imzalanan sözleşmeyle öngörülen mübadelenin dışında kalan Türk azınlık, din, eğitim ve ekonomi alanlarında keyfi uygulamalara maruz kalıyor.

    Türkiye ile Yunanistan arasında 30 Ocak 1923'te imzalanan sözleşme ile öngörülen mübadelenin dışında tutulan Batı Trakya Türkleri, Lozan Antlaşması ile azınlık statüsü altında bırakıldıkları Yunanistan'da zor bir yaşam sürüyor.

    Mübadele dönemini ve akabindeki yıllarda Batı Trakya'da yaşananları AA muhabirine değerlendiren İskeçe seçilmiş Müftüsü Ahmet Mete, "Batı Trakya Müslüman Türk azınlığının mübadeleden muaf tutulmasının çok büyük bir talihsizlik olduğunu" söyledi.

    Mete, "Türkiye ve Yunanistan’da mübadeleye tabi tutulan insanların ilk yıllarda büyük zorluklarla karşılaştığını ancak sonraki yıllarda huzur ve refaha kavuştuğunu, Yunanistan'da bırakılan Müslüman Türk toplumunun ise haklarının ihlal edilmesinden kaynaklı bir dizi sorunla karşı karşıya bulunduğunu" ifade etti.

    Türk azınlık toplumunun din, eğitim ve ekonomi alanlarında keyfi uygulamalara maruz kaldığını anlatan Mete, "Bulundukları topraklarda devletin insafına terk edilen Müslüman Türk toplumu sürekli büyük baskılara maruz bırakılmıştır. Vatan toprağının muhafazası için feda edilmiş olan bu insanlar, onların kendileri, evlatları hatta gelecek kuşakları feda edilmiştir." dedi.

    Müftü Mete, Batı Trakya’da Türk azınlığı asimile etmek amacıyla milli kimliğinin inkar edildiğini ve Müslüman Türk toplumu Yunanlaştırma politikaları uygulandığını söyledi.

    Mete şunları kaydetti:

    "Azınlık okulları kapanmakta, eğitim hakkımız hep ihlal edilmekte, günden güne kan kaybetmekte, Yunanlaştırma politikaları büyük bir hızla ilerlemektedir. Bizi ayakta tutan milli ve dini hasletlerimiz inkar edilmektedir. Türk kimliğimiz tanınmamakta, derneklerimiz isimlerinde Türk kelimesi yer aldığı için mahkeme kararıyla kapanmaktadır. Dini sahada müftülük sorunu devam etmekte. Müslüman Türk halk tarafından seçilen müftüler devlet ve ırkçılar tarafından cezalarla, tehditlerle, mahkemelerle ezilmektedir. Camilerin yenilenmesine, tamir edilmesine izin verilmemektedir. Ezanlar okunmakta, ama imamlar ezanları kısık sesle okumaları konusunda tehdit edilmektedir. Vakıf mallarımız, Yunan devletinin antlaşmaları hiçe sayarak kendi tayin ettiği şahıslar tarafından idare edilmekte, her geçen gün talan edilmektedir.Türkiye’deki Rum azınlığın her türlü haklara sahip olduğunu görüyoruz. Batı Trakya Müslüman Türk azınlığı ise zor zamanlar geçiriyor. Bu konuda Yunan devleti, Batı Trakya Müslüman Türk azınlığının haklarının iadesi için mecbur edilmelidir."

    İBRAHİM BALTALI

    Batı Trakyalı araştırmacı gazeteci İbrahim Baltalı, Türk ve Yunan halklarının mübadelesinin Batı Trakya Türklerini olumsuz etkilediğini belirterek, "İskeçe ve Gümülcine’deki Türk nüfusun Türkiye’den getirilen Rum mübadillerle evlerini paylaşmak zorunda kaldığını, çok zor yıllar yaşadığını" söyledi.

    Mübadil Rumların genelde Rodop ve İskeçe illerindeki ova köylerine yerleştirildiğini, ancak bir kısmının daha sonra Yunanistan’ın başka bölgelerine göç ettiğini anlatan Baltalı, "Kendileri için yiyecek ekmek, giyecek elbise bulamayan yerli Müslüman Türklerin üzerine bir de yasa dışı mübadele yükü eklenince durum daha da kötüleşmiştir. Mübadele dışı bırakılan Batı Trakya Türkleri, Türkiye’den getirilen Rum mübadillere evlerini açmıştır. Her kimde 'fazla' bir oda varsa Rumlara tahsis edilmiştir ve hatta onlara tarlalarını dahi vermişlerdir." dedi.

    Baltalı, mübadele anlaşması ile bölgeye getirilen Rumlar ile yerleşik Türk nüfus arasında ciddi sorunlar yaşanmadığını, bilhassa Türk ve Rum aileler arasında sağlam dostluklar kurulduğunu söyledi.

    Eskilerin o günleri hüzünle yad ettiğini dile getiren Baltalı, şöyle devam etti:

    "Dostlukları o kadar ileri seviyeye çıkmış ki kiliselerini de Türklerin yardımıyla inşa etmişlerdir. İleriki aşamada da Rumlar Türklerin camilerinin onarımında yardımcı olmuştur. Çok iyi hatırlıyorum. Rahmetli halama her bayram Nikola adında bir Rum geliyor, baş başa oturuyor ve dertleşiyorlardı. Hatta bir seferinde Nikola'nın ağladığını dahi görmüştüm. Halama bu yakınlığın sebebini sorduğumda ise 'onlar mübadelede bizim evimizde kaldılar. Biz, beraber büyüdük' demişti”.

    Batı Trakya Türklerinin ülkesine sadık bir toplum olduğunu, İkinci Dünya Savaşı ve Yunanistan iç savaşında yüzlerce kayıp verdiğini anlatan Baltalı, "Batı Trakya'da azınlık olarak bırakılan bu insanların pozitif hakları korunmalı ve daha da ilerletilmeliydi. Yunan devleti artık azınlığın sesine kulak tıkamamalı, azınlığı kendi isteğine göre şekillendirme sevdasından ve alışkanlığından vazgeçmelidir. İşte o zaman bu insanları çektiği çileler ve sıkıntılar biraz olsun unutulmuş olacaktır." diye konuştu.

     

    Yunan gazeteci-yazar Damon Damianos, Türkiye ve Yunanistan arasında imzalanan mübadele sözleşmesinin, 1919-1922 yıllarındaki Türk-Yunan savaşının bir sonucu olarak ortaya çıktığını belirterek, "Türkiye'de yerleşik yaklaşık bir milyon Ortodoks ile Yunanistan'da yaşayan 500 bin Müslüman sırf ulusal homojenlik sağlanması adına zorla sürgün edildi." dedi.

    Türkiye ile Yunanistan arasındaki nüfus değişiminin iki ülkenin coğrafyasını ve nüfusunu önemli derecede değiştirerek tarihlerinde bir dönüşüm oluşturduğunu dile getiren Damianos, Batı Trakya'daki Müslüman-Türk nüfus ile İstanbul, Bozcaada ve İmralı’daki Türk vatandaşı Ortodoks Rumların nüfus değişiminden muaf tutulmasının ise Yunanistan ve Türkiye’nin ulusal devletleri içerisinde iki farklı ve resmi azınlık oluşturduğunu söyledi.

    Damianos, statüleri 1923 Lozan Antlaşması ile belirlenen Türk ve Rum azınlığın durumlarının Türkiye ve Yunanistan arasında zaman zaman dalgalanan ilişkilerinden büyük oranda etkilendiğini belirterek, Türkiye'de 1955 ve 1964'te yaşanan olaylar nedeni ile Rum azınlığın nüfusunda dramatik bir azalma yaşandığını, son yıllarda Batı Trakya’dan da en az 60 bin Yunan vatandaşı azınlık mensubunun mal varlıklarını terk ederek Türkiye’ye göç etmek zorunda kaldığını, ya da istemleri dışında vatandaşlıktan iskat edildiğini dile getirdi.

    Türk ve Yunan halklarının aralarındaki farklılıklara rağmen daha iyi bir gelecek için umutlu olabileceğini ifade eden Damianos, şunları kaydetti:

    "Tarih, yanlışların tekrarlanmaması yönünde ders alınması için vardır. Bugün, 21. yüzyılın üçüncü on yılını yaşarken ve önümüzde 1923 Lozan Antlaşması'nın imzalanmasının yüzüncü yılı gibi güçlü bir sembol dururken, farklılıkların barışçı çözümüne ve istikrara yatırım yapmaktan başka yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Ayrıca, hatırlanacağı üzere, 1922-1924'teki ilk mübadil nesillerden hiçbiri önceden birlikte yaşadıkları yerlerdeki farklı ırk ve dinden olan vatandaşları hakkında şikayet ve nefretle söz etmiyordu. Soydaşlarını bağımsızlığa kavuşturma politikası tohumu ve farklılığa karşı hoşgörüsüzlük, milliyetçiliğin yükseldiği ve mübadele sonrası nesillerin hafıza kaybına uğradığı, Türk-Yunan çatışması kültürü ile sarmalanan ve savaş sonrası Yunanistan'da milliyetçiliğin devletin resmi ideolojisi olarak empoze edildiği ortamda ortaya çıktı."

    Nüfus mübadelesi

    Yunanistan'daki yerleşik Müslümanlar ile Türkiye'deki yerleşik Ortodoks Rumların zorunlu göçünü öngören mübadele sözleşmesi, 30 Ocak 1923'te Lozan'da imzalandı. Lozan Antlaşması'na ek olarak hazırlanan sözleşmeye göre, İstanbul'daki Rumlar ile Batı Trakya'daki Müslüman Türkler hariç Yunanistan'da yerleşik bütün Müslümanlar Türkiye'ye, Türkiye'de yerleşik bütün Rumlar da Yunanistan'a gönderildi.

    Mübadele iki milyona yakın insanı kapsadı.

     

    ©2017 Burasi Batı Trakya. Tüm Hakları Saklıdır.

    Please publish modules in offcanvas position.