Asker hep yanımızda!

    Asker hep yanımızda!

     

    YORUM

    Yunanistan’da 1967 Cunta yıllarıydı. İlkokula başlamış ve yanılmıyorsam 5 veya 6. sınıftaydım. Cunta’nın gelişini her yıl “Zito o stratos- Zito 21 Apriliou – Yaşasın asker – Yaşasın 21 Nisan” diye hep bir ağızdan bağırarak kutlardık. Yine bu sloganlarla okulumuzu da süslerdik.

    Derken ilkokulu bitirdik. Asker köyümüzün “Kır” denen boş yükseltilerinde her yıl tatbikat için gelmeye başladı. Çok ilginçtir, asker tatbikat için köyün dar sokaklarından tankları ve askeri araçları geçirmeye başladı. Hatta bir seferinde tankın bir tanesi kazayla komşumuzun duvarını dahi yıkmıştı. Oysa biz yine çocuk kafamızla, “Asker gitse de barutları toplasak” gibi düşüncelerdeydik.

    Yine çocuk kafamızla asfalttan gelen geçen tankları, askeri araçları görmek için birbirimizle yarışırdık. Tankların ve askeri araçların geçmesi saatlerce sürerdi. Bu bizim için çok ilginç bir tören gibiydi. Tankların gürültüsünden korkup kaçanlarımız dahi olurdu. Hatta, mahallesinden, evinden ayrılmayan insanlarımız asfalt boyunda görüldüğünde, “Tankları görmeye mi geldin” cümlesi yakıştırılırdı.

    Yıllar geçti. Üniversite derken askerlik geldi dayandı. Acemi birliğinde hiç unutmam bir çavuş bize, “Askerde mantıklı şeyler aramayın” uyarısında bulundu. Çavuşun ne kadar haklı olduğunu ileriki günlerde anladım. Çünkü, Müslüman Türklere silah eğitimi verilmedi ve ayrı bir odaya kapatıp Kur’an-ı Kerim’e yemin ettirdiler. Diğer askerler ise hep birlikte dışarıda yemin etti. Yine bit gün kan vermek isteyenlerin başvuruda bulunması istendi. Kan verene ise 6 gün izin veriliyordu. Bir çok arkadaş kan vermek için gittiğinde bazılarının tansiyonu düşük olduğu için veremediler. Ancak sonraki sabah asker alana toplandığında, birilerinin “Siz Müslümanlar dün neden kan vermediniz!” diye bağırdığını da duyduk. Dolayısıyla demek bir psikolojik savaş yapılıyormuş.

    Askerlik bitti, ama biz askerleri görmekten kurtulamadık. Yunanistan milletvekili seçimlerinde bağımsız “Güven” Listesi dönemiydi. Dr. Sadık Ahmet milletvekili seçilmek üzereydi. Sabah oy kullanmaya gittiğimizde gözlerimize inanamadık. İlkokulun bahçesinde askerler sıra sıra dizilmiş, oy kullanmak için sıra bekliyorlardı. Doğal olarak insanlarımız korktu ve neler olduğunu anlamaya çalıştı. Öyle ya Cunta dönemi sona ermiş, asker kışlasına çekilmiş ve Yunanistan demokratik sisteme geçmişti. Ancak bu olay insanlarımızı daha da kenetledi, birlik ve beraberlik daha da pekişti ve Dr. Sadık Ahmet bağımsız milletvekili seçildi.

    Aradan birkaç yıl geçti, bir de baktık asker yine orada. Bir subay, bu sefer bir bayram sabahı bayramımızı kutlamaya gelmez mi! Herkes şaşırdı! Köyün imamını çağırın, dedi. İmam geldi ve subay bayramı tebrik edip bir paket tatlı ikram etti ve ayrıldı. Bazılarımız, “İşte asker dediğin böyle olur” gibi cümleler sarf ederek mırıldanmaya başladı. Bu ziyaret köy kahvesinde günlerce konuşuldu. Gerçekten de askerin insanlarımızın en önemli bir gününde onların yanında bulunması önemli bir hareketti.

    Derken, gençlerimizin çoğu askerliklerini kendi bölgelerinde yapmaya başladılar. Bizler de, “Devlet artık bize güveniyor” dedik. Bu uygulamayı insanlarımız çok beğenmişti.

    Aradan yıllar geçti. Yunanistan Cunta gibi zalim bir iktidardan kurtulup demokratik düzene geçti. Batı Trakya’daki “Yasak Bölge” uygulaması kaldırıldı. İnsanlarımıza inşaat izni, alım- satım izni, traktör ehliyeti verilmeye başlandı. Asker kışlasına döndü. Ülkemiz Yunanistan NATO’ya ve Avrupa Birliğine tam üye oldu. Karamanlis’in deyimiyle, “Yunanistan yalnızlıktan kurtuldu.”

    Yıllar yılları kovaladı. Bir çok konularda değişiklikler oldu. Asker yine bizle beraber olmaya devam etti. Bitmeyen bu beraberlik son olarak İskeçe’nin Gökçepınar ile Rodop ilinin Payamlar ve Menetler köylerinde de görüldü. Asker silahlı olarak yine sokağa inmişti. Bunun adına tatbikat dendiği basında yer aldı. Bildiğimiz kadarıyla bir yerde askeri tatbikat yapılacağı zaman önlem alınması ve dikkat edilmesi için insanlara haber verilir. Ancak burada asker silahlı olarak köy mezarlığına geliyor, köyün sokaklarını dolaşıyor. Silahlı askerleri gören insanlarımız korkuyor, tedirgin oluyor ve “Baskın mı var!” gibi cümleler kullanmaya başlıyorlar.

    Askerin bu şekilde insanlarımıza haber vermeden dolaşması akıllara Cunta yıllarını getirmektedir. İnsani, demokratik değerleri en yüksek derecede herkese eşit şekilde uyguladığını iddia eden, AB üyesi Yunanistan gibi bir ülkede, bu çeşit uygulamalar, bizlere, baskıcı yılları hatırlatmaktadır.

    Ülkeler, azınlık haklarına verdikleri değer kadar güçlüdürler. Askerin görevi, köylerde sokaklarda dolaşmak değil; gerektiğinde kışlasından çıkıp   ülkeyi savunmak olmalıdır.

    İbrahim BALTALI

    ©2017 Burasi Batı Trakya. Tüm Hakları Saklıdır.

    Please publish modules in offcanvas position.