Yıllardır Batı Trakya Türk Azınlığı eğitimi üzerine toplantılar, seminerler, projeler yapılır, düzenlenir ve üretilir. Yıllardır bu toplantılar azınlığa rağmen, azınlığın taleplerine rağmen, azınlık dahil edilmeden yapılır. Halbuki, Prof. Dr. Mahmut Tezcan’nın ifade ettiği gibi eğitimin hem toplumda hem de topluluktaki yeri farklıdır. Hele hele hakim kültür ve azınlık kültürü söz konusu olduğunda bu farklılık daha bir belirgindir. Bu nedenle eğitimi planlayan, programlayan, ekonomisini ve diğer bileşenlerini hazırlayanların çok bilinçli, ayrıca bilincin ötesinde iyi niyetli olmaları gerekir.
Uzun zamandır Batı Trakya Türk Azınlığı için hassasiyetler gözetilmeden yapılan düzenlemeler bugünkü içler acısı durumu doğurmuştur. Dünyanın farklı coğrafyalarında farklı kültürleri korumak için planlar yapılırken, Batı Trakya’da yok etmeye yönelik projeler üretilmektedir. Batı Trakyalı Türk çocuk kendisi için yabancı dil olan İngilizce, Almanca veya başka bir dili rahatlıkla öğrenebiliyorken, devletin resmi dili Yunancayı öğrenmede güçlük çekiyor ya da öğrenemiyorsa bu durum çocukların değil, öğreticilerin ya da öğretim koşullarını ve materyallerini planlayanların sorunu ve sorumluluğudur.
Yunancanın iyi düzeyde öğretilmemesi bir azınlık bireyini nasıl etkiler sorusunu kendimize sorduğumuzda, örneğin, Yunan polis teşkilatında neden bir Türk Azınlık bireyi görev alamıyor, ya da Yunan ordusunda üst düzey bir subay neden olamıyor diye düşündüğümüzde, yasal düzenlemelerde her hangi bir engel görünmüyor. Fakat polis teşkilatında bir belki iki örnek ya var ya da yoktur, orduda ise sözleşmeli alt kadrolar dışında üst düzey bir personel maalesef hiç bulunmamıştır. Halbuki bu ülkenin vergi veren, kanunlarına tabi olan vatandaşları olarak, Batı Trakya Türklerinin en doğal hakkıdır polis teşkilatı ve orduya katılmak. Peki Türklerin bu kurumlara giremeyişinin sebebi nedir dediğimizde, diplomatik temsilcilerin verdiği yanıt “dil bilmiyorlar”, “sınavlarda başarılı olamıyorlar” şeklindedir. Aynı Milli Eğitim Bakanlığının bünyesinde yetişen Türk ve Yunanlı çocukların etnik kökenleri ve dinleri dışında birbirlerinden başka bir farkı yok iken neden Türk çocuk Yunancayı öğrenemez? Bu sorunun yanıtını vermesi gerekenler ise Türk çocuklar ve aileleri değildir. Azınlık çocuklarının maruz kaldığı eğitim koşullarını en alt seviyede tutan yerel, bölgesel ve başkent Atina’daki yetkililerdir.
Azınlıkların eğitim kriterleri uluslararası metinlerde açık ve net bir şekilde belirtilmiştir. Hele hele Batı Trakya Türk Azınlığının, Lozan Barış Antlaşması gibi bağlayıcı bir belge ile hakları garanti altına alınmıştır.
Azınlığa eğitim verecek öğretmenlerin yetiştirilmesinde, araştırmacılar ve eğitimle ilgili tüm kişilerin yeterli ve etkin olarak eğitilecek toplumun yapısının, kültürünün farkında olması, eğitimin anlaşılmasında ve etkinliğinin arttırılmasında yardımcı olacaktır. Bu nedenle Türk Azınlık okullarına öğretmen yetiştirmek öyle cunta kalıntısı eğitim akademileriyle, yap-boz projeleriyle yürütülemeyecek kadar önemlidir.
Amaç eğitmek ve azınlık bireylerinin bu toplumun bir parçasını oluşturmasını sağlamaksa Azınlık eğitiminin temel ihtiyaçlarını doğru tespit edip bunların çözümü için iyi niyet göstermek gerekir. Aksi durumda Prof. Dr. Thalia Dragona’nın yıllar önce ifade ettiği gibi “geçmiş günahların kamburu” sırtımızda ağırlaşarak durmaya devam eder.